Hergün,ama internette ama yazılı ve görsel basında denizcilikle ilgili birçok makale,insanların temenni ve dileklerini görebilirsiniz.Ülkemizde denizcilik son yıllarda popüler oldu.Geçmişte denizci denildi mi ya akla bahriye gelirdi ya da şehir hatlarında çalışan deniz çalışanları gelirdi.Ancak,günümüz koşullarında internetin ve de karada sağlanan maddi ve manevi olanakların azalması neticesinde,insanlar ya bu mesleğe yönelmişlerdir ya da kendi çevresindeki insanları yönlendirmişlerdir.
Fakat,biz makinecilerde şöyel bir laf vardır,eğer bir sistem hatasız çalışıyırsa,o sistemi mutlaka çok iyi kontrol et.Çünkü,çalışan sistemler hata da verir,arıza da.Denizcilik de böyle oldu işte.Hep iyi yönleri anlatıldı genç denizci adaylarına ya da onların ebeveynlerine.Ülke ekonomisinin neredeyse belkemiğini oluşturan deniz ticareti,böyle aklı süslü kişilerce,bu mesleğe yabancı olan bireylere nakledildi.İyi para,her limanda manken gibi kadınlar,ülkende yaşayacağın lüks hayat,başkalarının yıllarca çalışıp yaptığını çok kısa bir zaman diliminde yapmak ve en kötüsü de yönetici ve yöneten olmak,gazları.Gaz diyorum çünkü çok çabuk geliyor ve de geçiyor.Neyse...
Bu sektör,aynı asker ocağı gibidir.Ya da her ikisini de aynı kefede bulundurabiliriz.Neden?Neden,çünkü her iki meslek grubu mensupları da hayatlarını işlerine göre idame ettirirler.Askerler devamlı şehir değiştirir,denizciler de devamlı farklı ülkelere veya şehirlere giderler,askerlerin belli dönemlerinde ölüm tehlikesi atlatacakları bölgelere tayinleri çıkmıştır,denizcilerin de aynı şekilde ölüm tehlikesi yaşadıkları bölgelerden geçmişlerdir ya da takılıp kalmışlardır,askerlerde de düzenli bir aile yaşamı özlemi vardır aynı şekilde denizcilerde de aynıdır ve maalesef askerler içerisinde,askerlik görevinin zorluklarını bilmeden,memur olacağım zihniyetiyle o mesleğe adım atmış kişiler vardır ve maalesef ki bizim sektörümüzde de aynı şartlar hüküm sürmektedir.Bu işi hayatınızın bir parçası yapmazsanız ya çok üzülürsünüz ya da sektöre başlar başlamaz kısa bir sürede ayrılır ve geri dönmemek üzere gidersiniz.İstikrar çok önemlidir.Hem çalışanlar hem de işverenler için.Her iki gücün de birbirlerine ihtiyaçları vardır.Eğer gerekli güç elde edilemezse,armatör yabancı gemiadamına,gemiadamı da yabancı armatöre yönelir.O da kişileri ne kadar mutlu eder veya kaç kişi istediği şirketlere ulaşır soru işareti.
Bu mesleğin öncelikle kendi içerisinde sorunlarını halletmesi gerekli.Yoksa 120 kişi mezun olan okuldan sadece 15 kişi mesleğini icra eder.Gerisi ise boşa yaşanmış ve ama kendisinin ama başkasının hayallerine taş koymaktan ileriye gidememiş yaşanmışlıklardır.
Eğer denizciyseniz,bir asker gibi yılmamanız ve çelik gibi bir iradeye sahip olmanız gerekli,eğer denizciyseniz bir sporcu gibi kendinize bakmanız gerekli(ama çalışırken ama izindeyken)eğer denizciyseniz özünüzle sözünüzle bir insan olmalısınız ve eğer denizciyseniz icra ettiğiniz görevi bir meslekten çok yaşam biçimi olarak görmelisiniz.Yoksa harcanır gidersiniz...
Selametle...
23 Aralık 2014 Salı
9 Aralık 2014 Salı
Türk Denizciliği ve Yabanci Hayranligi
Evet,son yıllarda ülke gündemine kadar olmasa da bu camianın bireyleri arasında uzunca bir süre tartışma konusu olmuş bir olaya değinmek istiyorum,kendimce...Yabancı personel ve yabancı hayranlığı.
Sevgili meslektaşlarım,ben çocuk sayılabilecek bir yaşta(belki birçoğunuz da benimle aynı kaderi paylaştınız ya da paylaşıyorsunuz)bu mesleğe gönül verdim ve de en nihayetinde başladım.Daha ilk başladığım gemide bile Romanya'lı ikinci kaptanla çalışma durumum gerçekleşti.Ama isteyerek ama istemeyerek.O zamanlar daha da katı bakarlardı bu gibi durumlara.Ne işi vardı yabancının bizim denizlerimizde ve bizim gemilerimizde...
Yıllar yılı kovaladı ve işin ilginç yanına bakın ki Filipinli'sinden,İngiliz'e,Rus'undan,Gürcü'süne,Afrikalı'sından,Fransız'ına kadar birçok milletten insanlarla çalıştım.İşin özünü söyleyeyim mi?Bizler aslında bu insanları gözümüzde çok büyütüyoruz.İş konusunda,pratik zekada açık söyleyeyim iki tık öndeyiz.Ama eğitim,olanak açısından da onlar bizden iki hatta üç-dört tık öndeler.Pasaport kısmına ise hiç değinmek dahi istemiyorum.Ama söylediğim gibi bizi biz yapan iş gücümüz ve pratik zekamız.Yabancılar yaptıkları şeye iş olarak bakarlar biz ise ekmek kapısı.İşte,işin özü burada başlayıp bitiyor.yalakalıklar yapılıyorsa bu yüzden,canla başla çalışılıyorsa sırf bu yüzden.Ekmek korkusu,ekmeğe hıyanet korkusu.Ne kadar işten anlarsanız anlayın,ne kadar profesyonelim derseniz diyin,eğer ekmek kavgası veriyorsanız maalesef siz de sistemin kurallarına göre oynamak zorundasınız.Eğer ekonomik olarak güçlü bir ülkenin bireyiyseniz,çok rahat profesyonellik yaparsınız.5000 yerine 7000-8000 de istersiniz çünkü siz profesyonelsiniz ve bu pahalılık özentisi sizler,bizler için de geçerli olduğundan,efendiler tarafından seçme,seçilme şansınız daha yüksek olur.Kaliteli izlenimi verir.
Bu yazdıklarımın hepsi uzun yıllar sonunda edindiğim tecrübeyle sabit olmuş izlenimlerdir.Yabancılar için,dediğim gibi,gemi,yat batsa da farketmez yansa da farketmez.Ama son dönemde iş adamlarımız yabancı personele olan hayranlıklarını iyiden iyiye belli etmişlerdir.Bunun tek sorumlusu elbette onlar değil.Onlar kadar bizler de suçluyuz.Eğitimli yeni kalifiye kişiler yetiştirmek yerine,bilgiyi kendimize saklayıp daha çok para kazanma derdine düştük.Uzun lafın kısası bu.
Okuduğunuz için teşekkür ederim...
Sevgili meslektaşlarım,ben çocuk sayılabilecek bir yaşta(belki birçoğunuz da benimle aynı kaderi paylaştınız ya da paylaşıyorsunuz)bu mesleğe gönül verdim ve de en nihayetinde başladım.Daha ilk başladığım gemide bile Romanya'lı ikinci kaptanla çalışma durumum gerçekleşti.Ama isteyerek ama istemeyerek.O zamanlar daha da katı bakarlardı bu gibi durumlara.Ne işi vardı yabancının bizim denizlerimizde ve bizim gemilerimizde...
Yıllar yılı kovaladı ve işin ilginç yanına bakın ki Filipinli'sinden,İngiliz'e,Rus'undan,Gürcü'süne,Afrikalı'sından,Fransız'ına kadar birçok milletten insanlarla çalıştım.İşin özünü söyleyeyim mi?Bizler aslında bu insanları gözümüzde çok büyütüyoruz.İş konusunda,pratik zekada açık söyleyeyim iki tık öndeyiz.Ama eğitim,olanak açısından da onlar bizden iki hatta üç-dört tık öndeler.Pasaport kısmına ise hiç değinmek dahi istemiyorum.Ama söylediğim gibi bizi biz yapan iş gücümüz ve pratik zekamız.Yabancılar yaptıkları şeye iş olarak bakarlar biz ise ekmek kapısı.İşte,işin özü burada başlayıp bitiyor.yalakalıklar yapılıyorsa bu yüzden,canla başla çalışılıyorsa sırf bu yüzden.Ekmek korkusu,ekmeğe hıyanet korkusu.Ne kadar işten anlarsanız anlayın,ne kadar profesyonelim derseniz diyin,eğer ekmek kavgası veriyorsanız maalesef siz de sistemin kurallarına göre oynamak zorundasınız.Eğer ekonomik olarak güçlü bir ülkenin bireyiyseniz,çok rahat profesyonellik yaparsınız.5000 yerine 7000-8000 de istersiniz çünkü siz profesyonelsiniz ve bu pahalılık özentisi sizler,bizler için de geçerli olduğundan,efendiler tarafından seçme,seçilme şansınız daha yüksek olur.Kaliteli izlenimi verir.
Bu yazdıklarımın hepsi uzun yıllar sonunda edindiğim tecrübeyle sabit olmuş izlenimlerdir.Yabancılar için,dediğim gibi,gemi,yat batsa da farketmez yansa da farketmez.Ama son dönemde iş adamlarımız yabancı personele olan hayranlıklarını iyiden iyiye belli etmişlerdir.Bunun tek sorumlusu elbette onlar değil.Onlar kadar bizler de suçluyuz.Eğitimli yeni kalifiye kişiler yetiştirmek yerine,bilgiyi kendimize saklayıp daha çok para kazanma derdine düştük.Uzun lafın kısası bu.
Okuduğunuz için teşekkür ederim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)